13 Kasım 2012 Salı

Kolay değil..

Kolay degil bazen yazmak, paylaşmak. 

Düşüncelerini anlatırken doğru kelimeleri bulmak. Misal şu an da metrobüste, kalabalıkta, insan nefesleriyle yolculuk ederken ne cok vaktim var düşünmeye. Ama yazacak kağıt kalemim yok yanımda. Hani olsa da, bu kadar sallanırken otobüs, denk gelmez ki kelimeler kalemden kağıda. Ha bide tependen bakıp yazdıklarımı okumaya çalışanlarda var tabii. Yine de... Tuhaf bu vaziyete yazmayı istemek. Günün akışında o kadar hızlı geçiyorki zaman insan değil yazmaya düşünmeye vakit bulamıyor... Baksan kalemi tutmayı bile unutmuş bu el. Yani yazmaktan aciz öle kalakalıyor..

İlk günlük yazmaya başladığım zamanlar geliyor aklıma.. Eski defterleri çıkarıp okuyorum satırları. Ne çok şey yaşamışım ne çok şey paylaşmışım.. İyi ki o defterler duruyor hala diyorum kendi kendime. Onlar beni ben yapmışlar diyorum. Belki yeniden başlamalıyım, temiz bir defter alıp günlük tutmalıyım.. İlerde yaşarsam bugünleri bana anlatmaları için kelimelere aktarmalıyım.. Ama olmuyor kalem elime yakışmıyor...

Yemek günlüğü tutmaya başladım bi zamanlar, tarifler sofralar hazırladım.. İnsanlarla paylaştım, çok çok güzel yorumlar aldım. Sıcacık insanlar girdi hayatıma.. Sıcacık dostluklar kurdum. Her anımı paylaştım nerdeyse yine.. Şimdi baktım iyi ki bunları yazdım dedim..Bir süredir uğrayamadım bloguma, paylaşamadım , yazamadım.. Ama vazgeçmedi o sıcak insanlar benden takip ettiler beni, geçmişi okuyup üşenmeden güzel yorumlar bıraktılar bana.. 

Sonra bir gün bi yorum geldi. 
BLOĞUNUZU YENİLEMEYECEKSENİZ KAPATIN HERGÜN YASEMİN GELMİŞMİ DİYE BAKIYORUM YOKKKKK"

Okuyunca sitem olarak algıladım önce. Buraları ihmal ediyorum diye sitem yapıyor bana okurum dedim. Ama düşününce incindim.. kırıldım.. üzüldüm.. Hepsinden önce burası benim mutfağım, burası benim anılarım.. Bu blog benim "ANI DEFTERİM"..

Şimdi siz söyleyin bana, günlük yazmayı bıraktım diye eski defterlerimi yırtıp atayım mı???

30 Ağustos 2012 Perşembe

Çikolata Aşkı

Megomanyak Çikolatacı :)
- yasemiiinnnn kıızzıımmmm nerdesiin?
- hom hom hom hom...
 - yasemiinnnnnnnnn!!!!!!
- hapır hupur höpür...
- hay allahım yine kayıp bu sarelle!! YA-SE-MİİİİİİİNNNNNNNN!!!!
- he he he :)))

Memlekette komşuların hatırladığı Yasemin; balkonda köşeye saklanmış, kara kıvırcık saçlı, eşek gözlü, al yanaklı, tombiş, çıplak ayaklı ama en önemlisi elinde sarelle kavanozu tutan, parmakları ve tüm ağız çevresi çikolataya bulanmış.. Annesinin ısrarla fazla yememesi için sakladığı çikolata kavanozunu her seferinde bulup aşıran ve tüketen öyle sevimli bir köylü kızı işte..
İlk sarelle çeşmeleri açıldığı zamanları hatırlarmısınız bilmem.. Ben hiç unutmadım.. Kovalarca doldurup kaşıntıdan patlayana kadar yerdim o çeşmelerden. Evimizde bir çeşme olsa içinde böyle çikolata aksa, bende altına yatsam böle kana kana içsem.. Başka hayalim olmadı sanırım :)) Evet sevgili okur sana bir itirafım var! Ben ölesiye bir ÇİKOLATAKOLİKTİM!!!

Çikolata yapıyorum..
Tedavim uzun sürdü ama başardım, derken.. Hatta bizzat çikolata kokan bir atölyede çikolata cennetinde yaşarken, parmağıma bulaşan çikolatayı bile yalamazken, çok da aşama kaydetmişken "Bizimle çikolata yaparmısınız?" diye çağrıldığım workshopta yeniden bağımlılığım açığa çıktı.. Ve inanılmaz bir hızla o nefis çikolatalardan avuç avuç tüketirken buldum kendimi.. 
Ali Bey'in davetiyle Belçika merkezli Puratos'un mis gibi, ekmek ve çikolata kokan fabrikasını ziyaret edip bizzat ustasının elinden içinde kahve, limon, badem ve daha bir sürü olağanüstü dolgu kreması olan çikolataları tüketme imkanına sahip oldum.. Sadece tüketmeklede yetinmeyip, bizzat kendim kendi istediğim lezzetlerde çikolatalar hazırladım.. Meğer ne meşakkatli işmiş bu çikolata yapımı yahu! 

Çikolata yapmayı öğreniyorum.. 

Yok öyle sadece erit küvertürü, dök kalıba falan.. Odanın derecesi 18-21 arasında olacak, Yok kalıplarda bu derecede soğutulmus olacak, tezgah temiz ve soğuk olacak, aman efendim kalıba dökülen çikolata 32 dereceden yüksek olursa yağlı, alçak olursa kırılgan, yok yok.. Düşündümde ben çok iyi bir çikolata yiyicisi olarak kalsam daha iyi.. Anam kimya labaratuvarı gibi atölyen yoksa bu iş yaş.. 
Ağza atıldığında çikolata çıtırdayıp dolgu yeterli akışkanlıkta değilse o çikolata, çikolata olmazmış! Aldığın çikolatanın içinde yeterli kakao yağı yoksa, renklendirmede yağ bazlı boya kullanmadıysan topyekin kaldır at paketi. Eh bu kadar zorlu aşamadan sonra elde ettiğiniz o pırıltılı çikolataları haliyle dizersiniz sizde benim gibi isminizi yazarak.. ve sadece koklamalarına izin verirsiniz evdekilerin! Bunlar seyirlikkk dokunma onlara :))
Kafanız karıştı dimi.. Velhasılı kelam, siz marketten çikolata alıp tadını çıkarın çok da detayını düşünmeyin.. Ama her lokmada o çikolata o aşamaya gelene kadar üzerinde ne kadar çok emek olduğunuda unutmayın.. Eeee ne demişler emeksiz yemek olmaz ;)
Bana bu güzel günü yaşattığı için önce Puratos'a ardından, O nefis çikolataları hazırlayan Belcolade'ye ve tüm emeği geçenlere teşekkür eder, pastalarıma dönerim..  Muhabbetle..

31 Mayıs 2012 Perşembe

Fındıklı Marmelatlı Kurabiye

Fındıklı Marmelatlı Kurabiye Heyooooo! Hızlıca bir giriş yapayım.. Bu güzel kurabiyelerle kendimi affettireyim.. Uzun zamandır tarifi verilmeyi bekleyen lezzetlerden biri. Hem de bayaaa uzun zamandır. 
Paşanın 3.yaşgününde hazırladım bu kurabiyeleri. O kadar lezzetliydiler ki! Bak şimdi sabah sabah aklıma geldiler ya bu hafta sonuna bunlardan pişirsem mi ki acaba.. :))) Eski zamanları yad ederek gecenin köründe kurabiyemi hazırlasam.. Efet efet efet :))
Paşanın doğumgününde menüyü hazırlarken hem sunumu hem de lezzetleri düşünerek hareket ettim. Bu kadar sirk teması ve palyaçolar olunca bu kurabiyelerin üzerinde yıldızlar ve elbette kırmızı marmelat çok çok yakıştı.. Yalnız ölçülerden biraz az çıkıyormuş ben onu hesaplayamayınca bir yiyen ikinci yiyemedi. Aslında bu da fena taktik değil laf aramızda.. Böylece insanların doymadığı için haliyle damaklarında kalan tadı hiç unutmamaları sağlanmış oldu :) Taktiksel hareketler bunlar hehehe..
Efenim tarifi sevgili Teatime'in sitesinden aldım ve aynen uyarladım.. Müthiş kıvamlı bir hamur ve bembeyaz kurabiyeler elde ediyorsunuz. Kusursuz anlatımı için sevgili Mine'ye teşekkürler..

Malzemeler (Yaklaşık 15 adet kurabiye için)
  • 120 gr oda ısısında yumuşamış margarin
  • 200-220 gr un
  • 50 gr çekilmis fındık
  • 50 gr pudra sekeri
  • 1,5-2 yemek kaşığı kadar krema
  • 1 paket vanilin 
  • Doldurmak için reçel (Ben böğürtlen kullandım pişince daha bi güzel oluyor sanki :) )
Yapılışı
  1. Oda ısısında iyice yumuşayan margarine, şeker, vanilin, fındık ve kremayı ekleyin. Homojen bir karışım elde edene kadar elinizle iyice karıştırın. 
  2. Yağlı karışım iyice bulamaç gibi olduğunda unu yavaş yavaş ilave edin. Unun tamamını biranda ilave etmeyin. Hamurun kıvamı epey yumuşak kalacak. Ele yapışmayacak. Çok klasik tabirle napıyoorruuzzz.... Bir elimizi kulak memesine bir elimizi hamura değdirip kontrol ediyoruz bakalım aynı yumuşaklıktalarmı.. (Allahım sen kulak memesini hamurların kıvamını doğru anlayalım diyemi yarattın :) ) 
  3. Hamur hazır olunca buzdolabı poşetine koyup en az 1 saat buzdolabında dinlendirin. Böylece hamurun içinde yağ donacak ve merdane ile açma sırasında daha elastik hale gelecek. 
  4. Dinlenen hamuru az unlanan tezgahta merdane ile açın. İsterseniz şekilli kalıplarla istersenizde küçük çay bardağı ile daireler kesin. Kestiğiniz daireleri yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin. (Burda şöyle bir püf noktası vereyim; kapak olacak dairelerin içlerini tepsiye dizdikten sonra çıkarın. Böylece kurabiyeyi tezgahtan tepsiye taşırken deforme etmemiş olursunuz.. ) 
  5. 180 derece fansız olarak ön ısıtma yaptığınız fırında üzerleri çok fazla kızarmadan, kenarları hafif renk değiştirinceye kadar, yaklaşık 12-13 dakika pişirin. Tepside soğumaya bırakın. 
  6. Soğuduktan sonra ortalarını çıkardığınız kapakların üzerine bolca pudra şekeri serpin. 
  7. Alt kısımlara bir miktar reçel sürüp pudra şekerli kapakları üzerlerine kapatın. Dilerseniz kapattıktan sonra kapaktaki yıldızdan birazcık daha reçel ekleyebilirsiniz. (Boool malzeme sevenlerdenim.. Bilirsiniz :) )
Afiyet olsun.. 

25 Mayıs 2012 Cuma

Özledim.

Özledim boş vakitlerimde yemek kitaplarını karıştırıp gecenin köründe farklı tarifler denemeyii.. Sadece yeni tariflerimi denemek için arkadaşlarımı eve çağırmayı.. Bloguma koyacağım fotoğraflar için insanları karın gurultusuyla sofra başında bekletmeyi.. ama en çok ta okurlarımı.. özledim..

10 Mayıs 2012 Perşembe

Anneler Günü Hediyesi Sonuçları :)

Veee ilk kampanyamızın sonuna geldik.. Tüm katılımcılara ilgi gösterenlere çok çok teşekkürler..  Ve işte anneler günü pastasını kazanan şanslı okurlar...

tık tık tık.. 

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Anneler Günü Hediyesi

Anneler Günü Hediyesi Annenize en sevdiği çiçeği, yenilebilir saksılarda hediye etmek ister misiniz?? 

Bunun için yapmanız gerekenler bu linkte ... tık tık tık..


Son 2 gün... sonra bu post kendini imha edecektir...Çekiliş 9.5.2012 Çarşamba gece 23:30 da yapılacak.. Heyecanlı saatler...:))

Hadi bakalım hanımlar beyler annenizi bu özel gününde özel pastasıyla memnun etmek size bir tık uzaklıkta..











Not: Maalesef bu kampanya yalnızca İstanbul için geçerlidir. Pasta gönderimini başka şehirlere yapamadığım için.. :(

9 Şubat 2012 Perşembe

İyi ki annem var, iyi ki anneyim.. İyi ki doğdun paşam..

Lokum Paşa
İnsan anne olmadan anlayamaz dediğinde annem gülerdim gençken, hemen hemen her genç kızın yaptığı gibi..
Ufacık bir mimiğimden kederimi, sevincimi, kızgınlığımı anladığında annem bunu nasıl yapıyor diye kendi kendime sorardım..
Yaa ne olmuş bir saat geç kaldıysam nerde olduğum belli diye dayılanırdım birde merak içinde beklerken annem..
Off anne beni hiç anlamıyorsun der için için kızardım birde benim için endişeyle bakarken annem...
Aman alt tarafı bi kaza kafamı kırmadım ya diye heyheylenirdim bana bişey oldu diye korkuyla bakarken annem..
Anne sende herşeyi büyütüyorsun, bakarım ben başımın çaresine diye serzenişte bulunurdum telaşlanırken annem..
Yaa annem şimdi bir çift kara göz bakıyor benim yüreğime hemde çoook derine ve ben anlıyorum annem.. Anlamayı, meraklanmayı, korkmayı, endişelenmeyi, sabırlı olmayı... İnsan anne olunca anlıyor.. ve her anını çok seviyor..
Blog Widget by LinkWithin