26 Aralık 2009 Cumartesi

Süslü Çikolatalı Truff

Cikolatali Truff

Ne zamandır yapmak istiyordum truff... Sürekli ertele ertele... Acaba doğru tarif nedir acaba becerebilirmiyim? Ya tutmazsa o kadar çikolata krema ziyan olurmu.. Sonunda beni itekleyen nokta gelen truff siparişi oldu :D
Hahaa.. Ne kadar enteresan değilmi? Yani hiç truff yapmamış bir insanım ve truff siparişi alıyorum :D Kendine güvenin bu kadarı!

Cikolatali Truff

Ve sonuçtanda görüyorumki bir kere daha kendim kendimi yanıltmadı :D. Gerçekten harika bir truff oldu! E bunda sevgili Bahanem Müge ve Pastacı Burcu'nun haklarını yemek olmaz..
Bahanemin sayesinde bu siparişi yaptım. Tarifide Burcu'dan aldım.. Komple bir ekip çalışması oldu diyebiliriz.. Teşekkürler hanımlar!!!

Cikolatali Truff

Yani aslında o kadarda panik yapmama gerek yokmuş. Gerçekten püf noktalara dikkat ederseniz sizde harika trufflar elde edebilirsiniz..
Ben tarifi Burcu'dan aynen uyguladım. O'nun harika tarifi ve resimli anlatımını incelemek için mutlaka sayfasına uğrayın derim...
Ee madem önümüz yılbaşı o zaman bu trufflarda yılbaşı temasına uygun olarak yeşil, kırmızı ve beyaz renklerle süslendiler. Eğer sizde benim gibi yoğun çikolata tadını seviyor üstelik bu renkli şekerlerin kıtırlığından hoşlanıyorsanız.. İşte bunlarda rengarenk yılbaşı truffları..

Yılbaşı Temalı Cikolatali Truff

Malzemeler (yaklaşık 50 adet standard boy truff elde etmek için)
  • 200 gr bitter küvertür çikolata
  • 200 gr sütlü küvertür çikolata
  • 2 paket krema (400 ml)
  • Arzu ettiğiniz miktarda kek kırıntısı (aşağı yukarı 500 gr kullandım)
Yapılışı
  1. Kek kırıntılarını elde etmek için daha önceden traşladığım yoğun çikolatalı pandispanyaların artan parçalarını rondodan geçirdim. Aşağı yukarı 500 gr kadar kek kullandım. Kekli truffların tadı daha çok hoşuma gittiği için ben miktarı bol tuttum.
  2. Küvertür çikolataları küçük parçalar halinde doğrayıp geniş bir karıştırma kasesine alın.
  3. Kremayı bir sos tenceresinde dibinin tutmamasına dikkat ederek kısık ateşte ısıtın. Dikkat edin kaynamasın. Hemen yanabiliyor. Isıtırken karıştırmanızda fayda var.
  4. Isınan kremayı çikolataların üzerine döküp tel çırpıcı ile çikolata eriyene kadar karıştırın. Tüm çikolata sıvılaştığında karıştırmayı bırakın.
  5. Çikolatalı kremaya kek kırıntılarını ilave edin. Bir spatula ile tamamının karıştığına emin olana kadar karıştırın.
  6. Oda sıcaklığından karışım sertleşene kadar yaklaşık 3 saat bekletin. Bu arada arasıra gidip altüst edin. Ama çok da gerekli değil.
  7. İyice soğuyup sertleşen truff hamurunu buzdolabına kaldırın. Bir gece buzdolabında dinlendirin.
  8. Ertesi gün arzu ettiğinizi süslemeleri (toz fıstık, hindistan cevizi, elenip inceltilmiş kakao... ) ayrı tabaklara koyun. Minik çikolata kağıtlarını tezgaha hazırlayın.
  9. Truff hamurundan bir tatlı kaşığı alıp elinizle hafif yumuşattıktan sonra yuvarlayıp istediğiniz süslemeye batırıp daha sonra kağıda koyun. Bu şekilde aşağı yukarı 50 adet truff elde ediyorsunuz. Siz boyutunu daha küçük ya da daha büyük hazırlayabilirsiniz.
Afiyet olsun...

25 Aralık 2009 Cuma

"Özel Pastam" başlıyorr....


Hemen hemen her pastamda dile getiriyorum blogumu pasta bloguna dönüştürmemek istediğimi.. Ama yaptığım pastaları yayınlamayıncada okuyucularımdan tepki alıyorum. İşte bu nedenle artık sizlere pastalarım için özel olan başka bir blogdan daha seslenmek istiyorum. Böylece "Yasemin Mutfakta" yepyeni tarifler, geziler ve benimle ilgili herşeyi anlatırken, benim için çok özel anlam ifade eden pastalarımda "Özel Pastam" blogunda yayınlanacak.. Böylece sizde her pastanın hikayesini okuyabileceksiniz..
Bu arada şimdi bu sadece blog olarak mı kalacak diye merak edenler olmuştur.. Merak etmeyin çok yakında güzel haberler verebilirim.. Siz şimdilik blog olarak düşünün ;)


15 Aralık 2009 Salı

Tayland Macerası Bölüm 2 :)

En son sevgili Gül Hanım'ın yorumu üzerine silkelenip kendime gelmemin vaktinin geldiğine karar verdim. Teşekkürler Gül Hanım gerçekten buna ihtiyacım vardı..

Bayram geçti, günler geçti, her gün mazide bir anı olarak yerini aldı.. Ama ben hiç kayıt tutmadım.. Sessizliğim belkide buna ihtiyaç duyduğumdan.. Sizi ihmal etmek istemedim ama insan bazen kendini dinlemek istiyor. Ama bu kadar dinlemek yeter biraz konuşma zamanı şimdi.. Merak etmeyin bundan sonra sık sık görüşeceğiz yeniden. :D Yani Rabbim ömür ve sağlık verdiği sürece...

tay25

Şimdi laklakı bırakalım ve geçelim Tayland'ın ikinci bölümüne..

tay40

Tayland'ın turistik kısmında ilk gidilen mekan Büyük Saray.. Maksimum şatafatı içinde barından gerçekten adını haketmiş bir yer. Kralın oğluna yaptırdığı ama oğlanın beğenmediği bunun üzerine yenide başka binaların daha kondurulduğu gösterişin inanılmaz bir şekilde gözler önüne serildiği rengarenk bir dünya...

tay30

Beni en çok etkileyen detaylar çatılardaki renklerdi.. İnci gibi dizilmiş çatı döşemeleri. Bunlar kiremit değil. Sanki seramikten yapılmış taşlar. Pırıl pırıl ve renagarenk. Her birinde ayrı bir emek ve her birinde ayrı alın teri var belli ki.

tay31

tay43

Duvarlarda tarihler resmedilmiş... Ve bu hikayelerde gene rengarenk işlenmiş. En şatafatlı detaylar varaklarla süslenmiş. Yalnız bunlardaki emek öyle bir sefere mahsus yapılıp bırakılan cinsten değil. Havadaki sıcak ve nemden bu varakların ömrü en fazla bir sene. O nedenle el işçiliği sürekli başa sarıyor düzeltmeleri. Ve bir sanatçı her sene yeniden yeniden işliyor eserini...

tay19

tay41


Binalardaki süslemelerde aynı titizlikle yeniden yeniden elden geçiyor. Benim terden üzerime yapışan kıyafetlerim, kendimi en kuytu köşelere, en serin sulara atma hayallerimin yanında; bu insanlar güneşin altında yüzlerini sıkı sıkı örtüp sanat eserlerini süslemeye devam ediyor. Sanırım sanatçı olmanın çilesi bu, onları serin tutanda sanatlarını icra etmeleri.. Nasıl bir sevdaysa bu..

tay28 tay26
tay29 tay27


Sarayın bahçesindeki bonzailer ve nilüferlerde doğal güzelliğin eserleri. Boy boy bonzailer bana küçükken izlediğim meşhür "Karate Kid" filmini anımsattı. "Bonzailer yabani ağaçlardır ve olmadık yerlerde yetişir" diodu Üstad Maigi :D Valla burası öyle yamaçlar veya uçurumlar değil ama yetişen bonzailer dudak uçurtan cinsten..

tay42


Beni en çok etkileyen ve en çok şaşırtan noktaya geldik.. Bilmem siz de benim hissettiklerimi hissedecekmisiniz..

tay20 tay44


O kadar şatafat, o kadar şaşaya rağmen benimsedikleri inanç; sade olmayı emrediyor. Ve bunun için kadın olmalarına rağmen saçlarını kazıtan, en sade ve temiz renklere bürünen budist rahibeler, zümrüt taşın oyulmasıyla yapılan, kış olduğu için altın yelek giydirilen, ve çok yükseklere yerleştirilip her tarafı pırıl pırıl süslenen "Buda"yı ziyarete geliyorlar..

tay24


Ve tüm bu şatafata tezat; insanlara ayakkabılarını çıkarttırıyorlar.. Ve kocaman harflerle Buda'nın öğretisini yazıyolar.. "Beware of your valuable possessions".. (Değerli mülkiyetlerinizden sakının...). Tuhaf dimi.. Demekki kişilerin en değerli mülkiyetleri ayakkabılarıymış.. Varaklarla süsledikleri binaları değil. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...

Gelelim Tayland'ın modern yüzüne.. Neredeyse tüm şehri dolaşan SkyWalk adında kat kat inşa edilmiş yoldan ilerleyerek tarifiğe hiç takılmıyorsunuz.. Şehirdeki tariğin ki biz adını "Kaos" koyduk, soldan akması yeterince ters değilmiş gibi birde yayaların orta yerde gezmesi inanın hiçde iyi olmazdı..

tay45


Renklere düşkünlük taksi renklerinde bile kendini belli ediyor. Her rengi ayrı bir anlamı var taksilerde. Pembeler binilebilir, yeşiller korsan binmeyin ama genede devlet destekli, maviler de güvenli gibi.. Biz genelde pembelere bindik. Elbette taksimetre açtırmadan taksilere binmiyorsunuz. Yani pazarlık burda da şart :D. Binalarda ve trafikteki diğer renk cümbüşüde grafitilerdi. Kii alışveriş merkezinin duvarında ve otobüslerde bunlar çok güzel sergilenmiş..

tay46


Eveett gezdim, gördüm anlattım.. Peki neler yedim dimi.. Gayet zengin bir mutfak kültürü var Tayland'ın. Ben yurtdışında balık dışında et tüketmediğim için bol ama gerçekten boool miktarda balık tükettim. Özellikle karides. Her türlü karidesten yedim. Yani okadar türlü ki; kurutulmuş karides bile yedim :D

tay32


Bir çok farklı sosu burda nasıl anlatacağımı bilemediğimden, e biraz da açlığımın fotoğraf çekmenin önüne geçtiğinden size yakaladığım bir kaç kareyi gösterebiliyorum. Ki burda en ilginci, bizim sarmamız gibi, ama daha sert bir yaprağa kurumuş karides, lime, hindistan cevizi, bi çeşit otlar ve harika sosu sarıp yenilen değişik bir sarma çeşitiydi.
Bunların dışında sevgili Ebru'nun bizi tanıştırdığı aslen Japon restoranı olan Sabushi gerçekten gidilip denenmesi gereken lezzetlerle dolu.

tay47

Ana fikri "Shabu Shabu" denilen, masanın ortasında kaynayan tavuk veya sebze suyuna istediğin lezzetleri atıp haşladığın sonra gene harika soslar beraber tükettiğin bir yer. Ve elbette "Sushi" lerinde sırayla geçit yaptığı ve dilediğin kadar tüketebildiğin bi restoran. Dönen bardan dilediğiniz lezzeti alıp kendi damak tadınıza uygun harika lezzetler ortaya çıkarabiliyorsunuz. Yeniden sushinin benim damak tadıma uygun olmadığına karar verip ben pişirdiğim karideslerimi, kalamarlarımı ve nefis levreklerimi mideye indirdim.

Ve bir maceranın daha sonuna geldik.. Öncelikle bizi destekleyen, yorum bırakan, telefon açan, maillerini eksik etmeyen tüm arkadaşlarıma, bizi teeeee oralara götüren sevgili Gönenç'e, oralarda bize gönüllü rehberlik eden sevgili Ebru'ya, bu organizasyonu düzenleyip tüm ülkeleri layıkıyla ağırlayan LG'e çoook çookk teşekkürler.. Sonraki maceralar ve yarışmalarda görüşmek üzere...

Blog Widget by LinkWithin