26 Kasım 2007 Pazartesi

Kaynana Çatlatan Tarifler

kaynanacatlatantarifler Gönül isterdi ki bu güzel etkinlik için özel olarak uğraştığım bir tarif olsa.. Ama hafta sonu öyle buruk geçince içimden hiç mutfağa girmek gelmedi.
Her zaman yaptığım gibi hafta sonu blog gezmelerini bile yapamadım. Ama yinede etkinliğin ev sahibesi sevgili Lale sayesinde belkide içine düştüğümüz bu buruk günlerden kurtulacağız. Seçtiği konu ile eminim hepimizi eğlendirecek güzel tarifler çıkacaktır ortaya. Lalecik sana şimdiden çok kolay gelsin...
Ben de bu etkinliğe ilk blog günlerimde hazırladığım arşivde kalan bir tarifimle katılayım istedim. Hem o zaman henüz blogumu keşfetmemiş olanlar bu güzel tarifi kaçırmışlarsa şimdi yakalama fırsatları olur. Bence kaçırılmaması gereken bir lezzet çünkü.
Teee evlenmeden önce sevgili eşimle kitap fuarında gezerken çok şahane bir kitap keşfetmiştik. E tabii her ikimizde boğazımıza düşkün olunca haliyle yemek kitapları öncelikle incelediğimiz raflar oluyor fuarda. Hele de konu çikolata olursa. Bu tarifte o fuar gezmesinden aldığımız yabancı bir kitaptan. Tek kelimeyle olağanüstü bir eser..
Eş tarafım Üsküp'lü ve birazda arnavut olunca haliyle sevgili Kayınvalideciğim de harika börekler yapıyor. Ve pek tabii tamamı el açması börekler. Zaten onlara göre börek el açması değilse börek olmuyor. Herhangi bir yerde herhangi bir böreği tattıklarında hemen el açmasımı yufka böreğimi ayırd edebiliyorlar. Ve tabiki eğer yufka böreğiyse "Aaa bu börek yufkadan!" diyerek cık cık cık olmamış diye kafa sallıyorlar. Ben her ne kadar yufkanında el ile açıldığını idda etsemde yahu onlarda haklı hiç birşey tazecik açılan hamurla yapılan böreğe benzemiyor :). İşte bu börek diyarında bende kendime göre Kayınvalide'mi çatlatmak üzere farklı bir konsept yapmış bulunuyorum. Hurmalı, çikolatalı ve bademli börek! He he yani tatlı börek :) Hemde yufka ileee :)) Ama sevgili kayınvalidem bu tarife bayılıyor ve bende siparişi var şuan da.. En kısa zaman size yapacağım bu börekten sevgili valideciğim :) Bakalım yufka böreğinin bu türüne de cık cık diyecekmisiniz...

cikolataliborek01A

23 Kasım 2007 Cuma

Hayat.. Var ve yok..

Az önce öğrendim, blog dünyasından bir arkadaşımız hayatını kaybetmiş.. Şimdi sitesinde en son sunduğu meyveli kek tarifi var.. Yazısında belirtmiş hasta olduğunu ama yinede okurlarını kekinden mahrum etmemiş.. Dünya hayatı böyle bir anda var oluyor bir anda yok oluyorsun.. Rabbim Esra'ya rahmet ailesine sabır versin inşaallah.. Dilerim herkesi büyülediği mutfak kokusu zihinlerden hiç silinmez.. Sevgili Büyüleyen Mutfak Kokusunun Hanımefendisi Sevgili Esra, mekanınn cennet olsun...


5/ Ey insanlar! Ölümden sonra kalkış olgusundan şüphedeyseniz; o zaman hatırlayın ki, Biz gerçekten de sizin her birinizi topraktan; sonra bir döl suyu damlasından; sonra döllenmiş hücreden; sonra temel unsurları ve istidatlarıyla tamamlanmış ama, bütün öğeleriyle henüz tamamlanmamış bir ceninden1 yarattık; ki size menşeinizi böylece açıklayalım! Ve doğmasını dilediğimizin, annesinin rahminde, Bizce belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız; sonra sizi çocuk olarak dünyaya getirir ve yaşamanıza imkan veririz; böylece bazılarınız olgunluk çağına erişir; öyle ki, kiminize daha çocukluk çağında ölüm tattırılırken, kiminiz de yaşlılığın öyle düşkün çağlarına eriştirilir ki bildiğini bilmez olur.2 Ve sen, ey insanoğlu! Ölümden sonra kalkıştan şüphe ediyorsan, düşün ki, bir bakıyorsun yeryüzü kupkuru; ama, ona su indirdiğimizde bir de bakıyorsun canlanıp kabarmış ve her türden güzel ekinler ortaya koymuş!
6/Bütün bunlar böylece vuku bulmaktadır; çünkü, Allah, Nihai Gerçek’tir;1 ve çünkü O, ölü olanı dirilten ve ÇÜNKÜ O, her şeye gücü yetendir!


1Yukarıdaki çeviri, İbni Abbas ve Katade’nin (önceki Beğavi tarafından, sonraki Taberi tarafından kaydedilmiştir) embriyonik gelişmenin çeşitli evrelerine atfen, muhalleka ve ğayr-i muhalleka ibaresiyle ilgili açıklamaları doğrultusundadır. Taberi, ğayr-i muhalleka tabirini, ceninin (mudğa) henüz bireysel hayata ulaşmadığı –yahut, Taberi’nin kendi ifadesiyle- “kendisine henüz ruh üflenmediği” (la yunfehu fiha’r-ruh)- evreye işaret eden bir ifade olarak açıklamaktadır.“Topraktan yarattık” ifadesine gelince, bu, insanın en ilkel (ya da elementer) biyolojik menşeini ve onun topraktan gelen öteki unsurlarla olan yakınlığını göstermek içindir. Bu konuda bkz. 3:59 hk. 47. notun ikinci yarısı; ve 23:12 hk. 4. not.
2 bkz. 16:70 hk. 79. not.
3 bkz. 20. sure, 99. not.


Kaynak: Kur'an Mesajı / Meal Tefsir (Muhammed Esed) - 22. HAC Suresi





Cin Gibi Çikolatalı Muffin

Cin Muffin

Yahu bir lezzet neden insanda bu kadar bağımlılık yapar? Yani her çeşitini bulduğum her tarifi deniyorum sırf bu lezzet yüzünden.. Ah çikolata ah sen beni kendine bağımlı kıldın :) Bu da çikolata aşkına internette tarif ararken karşılaştığım Ev Cini 'nin mükemmel muffin tarifi. Yani o kadar lezzetli oluyor ki anlatamam! O yüzden tarifin adını Cin Gibi koydum. Bu kekin yapılış amacı en başta Amerika'daki arkadaşlara hediye göndermek içindi. Ama nerden bilirdim ki kurda kuzu emanet ettiğimi! Arkadaşlara hediyemi teslim edecek olan arkadaşlar uçak seyahati boyunca 10 muffinin tamamını yemişler. E boş kabıda veremeyiz diye asıl hediyenin sahiplerine hiç bahsetmemişler bile.. Zaten daha paketi verirken uyarmıştı beni "Bak bunun oraya ulaşacağını sanıyorsan yanılıyorsun" diye.. Yani o kadar tehlikeli bu muffinler ona göre! Olurda birilerine birileri aracılığıyla hediye gönderecekseniz çok iyi paketleyin açık vermesin. Yoksa asla hedefine ulaşmaz :). Bu şahane tarif için Ev Cini'ne çok teşekkür ederim!

Malzemeler (12 adet)
  • 2 su bardağı un
  • 2 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1/2 çay kaşığı karbonat
  • 1/2 çay kaşığı tuz
  • 1/2 su bardağı şeker
  • 3 tepeleme yemek kaşığı kakao
  • 1 yumurta
  • 250 ml süt
  • 1 çay kaşığı vanilin
  • 1/3 su bardağı çiçek yağı (margarinden daha sağlı daha hafif :))
  • 1/2 su bardağı parçalanmış bitter çikolata ( ve ya damla çikolata)
  • Üzerine serpiştirmek için yeteri kadar çikolata
Yapılışı
  1. Fırını 170 derecede ısıtın (turbo). Kek kalıplarını hazırlayın. Benim gibi silikon kalıp kullanıyorsanız yağlamaya gerek yok. Elinizin altına çıkarmanız yeterli. Ama diğer kaplarda kalıbından kolay çıkarmak için yağlamak gerekir.
  2. Genişçe bir kaba tuz, un, karbonat, kabartma tozu, vanilin ve kakaoyu eleyin.
  3. Başka bir kapta yumurta ve şekeri tel çırpıcı ile çırpın. (Ben muffin yaparken tarifte özellikle belirtmiyorsa mikser kullanmam hep tel çırpıcı ile yapıyorum. Daha güzel oluyor gibi geliyor bana :)) Süt ve yağıda yumurtaya ilave edip karıştırın.
  4. Islak ve kuru karışımları biraraya getirip karıştırın. İçine çikolata parçalarınıda ilave edin.
  5. Muffin kalıplarının 2/3 ünü dolduracak şekilde paylaştırın. Üzerlerine arzu ederseniz çikolata parçaları veya damla çikolata serpiştirin. Önceden ısıttığınız fırında 20-25 dakika pişirin.
  6. Piştikten sonra ister çıkar çıkmaz sıcacık isterseniz biraz dinlendirdikten sonra servis edin..
Afiyet olsun....

Cin Muffin

21 Kasım 2007 Çarşamba

Taze Soğanlı Tavuk

Taze Soğanlı Tavuk

Benim yine ve yeniden kendi çapımda uyduruk tavuk yemeklerimden biri.. Ama bu şimdiye kadar yaptıklarmın en güzeli oldu diyebilirim. Tavuk göğsünü kuruluktan lezzetli hale getirmek için çalışmalarım devam edecektir. Böylece hem sağlıklı hemde lezzetli beslenebiliriz :) Arada vücüdu kandırmakta fayda var :P. Malzemeler gene hazırlayacağınız kişi sayısına göre değişebilir.

Malzemeler
  • 1 kg kuşbaşı tavuk göğüs
  • 2 dal taze soğan
  • 1 adet orta boy havuç
  • 1 yemek kaşığı soya sosu
  • 1 yemek kaşığı krema
  • tuz, karabiber, pul biber, kekik
  • zeytinyağ
Yapılışı
  1. Tavuğu tavada suyunu salıp yeniden çekene kadar kavurun. Göğüste çok fazla su salmayabilir. Az biraz çiğlikten kurtulana kadar kavurmak lazım. Sebzeler atılınca çok pişirmiyoruz çünkü.
  2. Havuçları küp küp doğrayıp tavuğa ekleyin. Arzu ettiğiniz kadar zeytinyağ ilave edin. Beraber kavurun.
  3. Havuçlar yumuşayınca küçük küçük doğradığınız taze soğanları ekleyin. 2-3 dakika beraber pişirin.
  4. Krema, soya sosu ve baharatlarıda ilave edip 5 dakika daha pişirin. Sıcak sıcak servis edin.
Afiyet olsun...

19 Kasım 2007 Pazartesi

Muffin Pizza

Muffin Pizza

Bir Pazar kahvaltısına sevimli bir çifti konuk etmem gerekiyordu. E gelen misafirde damak tadı konusundan hassas ne yediğine dikkat eden üstelik de bir yemek blog u sahibi olunca insan daha bir özeniyor yaptıklarına. Sadece lezzetine değil pek tabii görüntüsünede. Bu tarifide Kasım ayının Sofra dergisinde görüp hemen kahvaltı menüme dahil ettim. Zaten bayılırım evime gelen dostlarım için yeni birşeyler denemeye işte böyle de bir fırsat geçince elime herşeyi deneyesim geliyor. Dergideki malzemelerde ben ufak değişiklikler yaptım ama lezzetine lezzet kattım diye düşünüyorum :) İnanılmaz hafif ve de lezzetli bir tarif, kahvaltıda, çayın yanında hatta yemekte ekmek niyetine bile yenilebilir :) Sevgili Hüner ailesi misafirim olmasaydı bu güzel lezzeti daha geç deneyecek belki de bu da denenecekler arasına girip hiç denenmeyecekti :) Canlarım iyi ki geldiniz...

Malzemeler (12 adet)
  • 1/2 demet maydanoz
  • 1 yemek kaşığı kuru kekik
  • 2 adet çarliston biber
  • 1 yemek kaşığı tereyağ (erimiş)
  • 3 adet yumurta
  • 4 çorba kaşığı irmik
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu
  • 1 su bardağı küçük küçük doğranmış sert beyaz peynir
  • tuz, karabiber
Yapılışı
  1. Maydanozları ince ince kıyın. Biberleri küçük küçük doğrayın.
  2. Yumurtaları derince bir kapta çırpın. İçine peynir, maydanoz, kekik ve biber hariç tüm malzemeleri ekleyip çırpmaya devam edin.
  3. Karışıma peynir, maydanoz, kekik ve biberide ekleyip kaşıkla karıştırın.
  4. Karışımı 12 li muffin kalıbına eşit miktarda dağıtın. Her kalıbı tamamen doldurabilirsiniz. Pişerken ne kadar taşıyor gibi görünselerde sonradan sönüyorlar herhangi bir sorun olmuyor yani :)
  5. 175 derecede fırında üzerleri iyice kızarana kadar pişirin. İster sıcak ister ılık servis yapın.
Afiyet olsun...

16 Kasım 2007 Cuma

YE #28 Geleneksel Kış Hazırlıkları

Ye 28 Kış Hazırlıkları Gönül isterdi ki kendi yaptığım hazırlıklardan size bahsedeyim bu güzel etkinlikte ama nerdeee bende böyle hazırlıklar. Benim gibi çalışan hanımların aslında kesinlikle bu tarz hazırlıkları olmalı. Olmalı ki her daim misafire hazır bir dolap, misafiride geçtim akşama ne yapsak diye uzun uzun düşünme lüksü olmayınca hazırda pratik bişeyler olmalı. Ama nerdeeee!! Olsun azimliyim bende birgün yazdan kışa hazırlık yapan salça kaynatıp, tarhana kurutan bi ev hanımı olucam olucam olucam :) (Belki üç kere tekrarlarsam kendimde inanırım :P). Neyse kendi kabiliyetsizliğimi bir kenara bırakırsak ben size memleketimin kış hazırlıklarından bahsedeyim.

Bizim memlekette havada nem olmayınca en güzelinden biberler iplere "cizilir" ve güneşin güzel yüzünde her balkonda kızarmaya bırakılır. Bu sadece biberlere yapılan birşey de değil. Taze fasülye, patlıcan, bamya, kırmızı biber, domates... Yani kurusu yenebilen herşeyi sokakta yürürken balkonlarda görebilirsiniz. Geçtiğimiz yaz memlekette yaptığım tatilde işte bizimkilerde kilolarca dolmalık biberi almışlar bahçede yere serilen bezlere dağıtıp iğne oyası yapar gibi iplere cizdiler. Sonrada bahçede asılabilecek heryere "biber cizmeleri" astılar. Ve inanırmısınız daha ikinci gününde biberler kızarmaya başlamışlardı bile.. İstanbul'un nemli havasında maalesef bunu yapamıyoruz o yüzden her sene yazın memlekette kuruyan sebzeler kolilerde gelir annemlere sonra o güzelim kuru biber ve patlıcan dolmaları, rahmetli babaannemin dünya güzeli "Guru Badılcan Aşı" (Kuru Patlıcan Yemeği) ve daha sayılamayacak şahane lezzetlerde kış sofralarımızı lezzetlendirir..



Diğer meşhur kış hazırlığıda elbette tarhana! Ah güzelim memleket tarhanası! Onun nasıl yapıldığını bizzat göremediğimden anlatamıyorum maalesef çünkü o yazın sıcağında değil biraz daha ağustos sonu eylül başı gibi yapılıyor. O zamanlarda da biz canım İstanbul'a dönmüş oluyoruz bile. Ama annemler muhakkak o vakitlerde giderler memlekete tarhanaları toplamak için :) Hehe tarhana ağacı çiçek açmış oluyor heralde o vakitlerde :P Vallahi yapılışını bilmiyorum ama yemesini benden iyi kimse bilemez heralde.. Ama merak etmeyin bir sonraki memleket ziyaretimi yaz sonuna denk getirip oturup tarhana toplucam bizimkilerle beraber :)

Bunlar benim en çabuğundan aklıma gelen kış hazırlıkları. Bunların dışında yapılanlar elbette her evde olan şeylerdir misal taze bezelyeler alınır ayıklanır buzdolabı poşetlerinde buzluğa kışın tüketilmek üzere istiflenir.. Bu işlemin benzerleri elbette dondurulup saklanabilecek tüm yaz sebzelerinde yapılır. Bak şimdi aklıma geldi :) Canım kayınvalidem bu sene yazlığa giderken tazecik bezelyelerden bir sürü kışlık poşetler hazırlamış kışın taze taze yiyelim diye bana emanet etmişti. Buzluğunda dursun kışın lazım olur diye.. Ama ben O'nu uyarmıştım :) Bak anne kurda kuzu emanet ediyorsun diye :P Birşey olmaz yiyebilirsiniz tabiki demişti O da. Lakin yazlıktan gelipte bezelyeleri verde benim deepfreeze e koyalım dediğinde karşısına kala kala 3 paket çıkınca sanırsam bir daha bana emanet etmemeye karar verdi :) Ama napiiim ben taze bezelyeyi çok severim. Helede hazır ayıklanmışı varken :)

Neyse tarif vermedim ama lafı çok uzattım gene işte böyle bende hazırlık yok ama laf çok :) Ev sahibesi Mahzun Prenses sana da kolay gelsin, vallahi benim gibi laf salatası yapan çok varsa işin zor :)

(Bu arada hemşerim memleket nireeee? diye bir soru ile karşılaşma ihtimaline karşılık yazıda geçen memleket Denizli'nin Çivril kazası oluyor :P)

14 Kasım 2007 Çarşamba

İncirli Tatlı

incirlitatli

Hem sütlü, hem meyveli, hem de şerbetli bir tatlı var deseler "hadi canım!" derdim. Ama bu tatlı tam olarak bu saydıklarımı ifade ediyor. O kadar güzel birşey ki inanın ifade edilmesi zor. Dedemin gönderdiği tazecik kuru incirleri sadece yiyerek değerlendirmektense bu aralar her yerden kuru incirli tarifler topluyorum :) Bu güzelim incirler diğer güzel lezzetlerlede birleşip daha güzellikler ortaya çıkarsın diye. İşte bu aramalarımdan birinde sevgili Melda 'nın sitesinde bu tatlıyı gördüm. O da sevgili Hatice'den almış. Yani görünen o ki blog dünyasında bir incir tatlısı furyasıdır gidiyor :) Eşimin teeeee liseden arkadaşları ilk kez misafir olacaklardı bize onlara böyle orjinal birşey yapayım dedim. Lakin gelemediler ama bu bize üzüntü yerine bir koca tabak incir tatlısı bıraktı :)

Malzemeler

Kek için:
  • 6 adet küçük küçük doğranmış kuru incir (Benim incirlerim taze olduğu için ıslatmaya gerek duymadım yeteri kadar yumuşaktılar. Ama elinizdeki incirler biraz sertse biraz ıslatmanızda fayda var)
  • 1 su bardağı ceviz (Bıçakla iri iri doğranmış)
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
Şerbeti için: (soğuk bir şerbet olacak, sıcak kek e dökülecek :))
  • 1,5 su bardağı soğuk su
  • 1 yemek kaşığı nescafe (Ben gold kullandım daha hafif, classic kullanırsanız daha yoğun olabilir.)
  • 1/2 su bardağı şeker
Muhallebi için:
  • 2 yemek kaşığı nişasta (Ben buğday nişastası kullandım)
  • 2 yemek kaşığı un
  • 1 litre süt
  • 5 yemek kaşığı şeker
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • 1 paket toz krem şanti
Yapılışı

Kek:
  1. Yumurta ve şekeri iyice köpük olana kadar çırpın.
  2. Un ve kabartma tozunu beraber eleyip karışıma ilave edin. Beraber çırpın.
  3. İncirleri ve cevizleri ilave edip kaşıkla karıştırın.
  4. Karışımı genişçe bir borcama dökün. Ben yuvarlak borcam kullandım ama Melda'da, Hatice'de dikdörtgen kullanmış. Önemli olan kek piştikten sonra üzerinde en az 1 parmak boşluk kalmalı ki muhallebi dışarı taşmasın :)
  5. Fırında 160 derecede pişirin. İncirli tatlıların fırında pişerken düşük ısıda pişmesi gerekiyormuş. O yüzden biran evvel pişsin diye acele etmeyin. Pişen keki kürdan testi ile anlayabilirsiniz. Gayet kuru bir kek oluyor eyvah keki mahvettim diye panik yapmayın :)
Şerbeti:
  1. Bir kasede su, şeker ve nescafeki karıştırın. Şerbeti pişirmiyoruz.
  2. Pişen kekin üzerine kürdanla delikler açıp kek sıcakken dökün. (Sevgili Zerrin yorumunda bir noktaya dikkat etmis. Kullandığınız kabın genişliğine göre şerbet miktarında oynama yapabilirsiniz. Yani kek size göre iyi ıslandıysa şerbetin tamamını dökmek zorunda değilsiniz. Teşekkürler Zerrin!)

Muhallebi: (Kek fırında pişerken muhallebiyi hazırlayın)
  1. Krem şanti ve tereyağ haricindeki tüm kuru malzemeyi bir tencerede karıştırın.
  2. Ocağın altını açıp sütü yavaş yavaş ilave ederek muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin.
  3. Kaynamaya başladıktan sonra tereyağını ilave edip karıştırın. Tereyağ bu tarz karışımlara hem parlaklık hemde lezzet katar ;)
  4. Piştikten sonra ocaktan alın. Yaklaşık 5 dakika kadar ılınmaya bırakın. Sonra toz krem şantiyi ekleyip çırpın.
  5. Şerbetlenen kekin üzerine ılınan muhallebiyi yayın buzdolabında 2-3 saat soğutun
Servis yapmadan önce üzerine tarçın, ceviz veya incirle süsleyebilirsiniz. Ya da sade olarak bile servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun...

12 Kasım 2007 Pazartesi

Zeytinyağlı Barbunya

Zeytinyagli Barbunya

Efenim ben geldim :) Benim canım antika bilgisayarım yüzümü kara çıkarmadı ve yeni bir hard diskle çalışmaya devam etti :) Yaşasın yaşassınnn!! Ama sanırsam bu antikayı değiştirmem için sinyaller gelmeye devam edecek, onun için ben aramızdaki bu duygusal bağı bir kenara bırakıp kendime yeni bir tane seçmeliyim :(. Ee naparsın herşeyin ömrü olduğu gibi bilgisayarlarında var her ne kadar benim gibi azimle kullansanızda onlarda bir şekilde tarihteki yerlerini almak istiyorlar :P. Neyse efenim bu kadar bilgisayar muhabbeti yeter artık amacımıza hizmet edip şu güzel barbunyanın tarifini veriiimmm..
Efenim bendeniz hiç barbunya yapmayı bilmezdim taki bir gün estirip barbunya yapıcam diyene kadar :) Ama nasıl ? İşte o kısımda benim canım müdürüm Gül'üm imdadıma yetişti. Ve bana çok güzel ipuçları verdi bu konuda. Ee bende kendime göre bişeyler kattım tabiki, sonuçta ortaya beni hiçbir zaman yanıltmayan bir barbunya tarifi çıktı..

Malzemeler
  • 1 kutu konserve haşlanmış barbunya (Eğer tazesini bulursanız çok daha makbul olur, ama benim gibi çalışan hanımların kiler dolabında her daim hazır bekleyen bir kutu konservesi vardır diye düşünüyorum :))
  • 1 baş soğan
  • 3 diş sarımsak
  • 4 tane havuç (Ben bol havuçlu seviyorum da :) Nerdeyse havuç pilaki diyeceğim adına :))
  • 2 yemek kaşığı toz şeker
  • zeytinyağ
  • tuz
  • 1 domates (rendelenmiş)
  • sıcak su
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 1/2 limonun suyu
Yapılışı
  1. Soğanları küpler halinde , sarımsaklarıda küçük halkalar halinde ve havuçları yarım ay şeklinde doğrayın. Hepsini beraber arzu ettiğiniz kadar zeytinyağ ilave edip bir güzel kavurun. Taki havuçlar sert hallerinden kurtulup biraz yumuşayana kadar.
  2. Daha önce haşlayıp yumuşattığınız barbunyaları süzün (Ya da konservedekini süzüp su dan geçirin). Tencereye ilave edin. Üzerine 1 yemek kaşığı domates salçasını hafif sulandırak ilave edin.
  3. Rendelenmiş domatesi, şekeri, tuzu da tencereye ilave edin. Üzerine çok fazla geçmemek kaydıyla sıcak suyu ilave edin. Bir kere karıştırıp kaynamaya bırakın. Su ilavesinde çok cömert davranmayın çünkü zaten daha önceden haşlanmış olan barbunyalar çok su çekmeyeceklerdir. Sadece lezzetlenmiş suyun tadını çekip kalacaklardır o yüzden suda yüzen barbunya çorbası elde etmemek için suyunu azar azar ilave edip kontrollü pişirmekte fayda var :)
  4. Yaklaşık 15-20 dakika sonra barbunyanız hazır olmalı. Ateşin altını kısıp bir süre daha pişirmeye devam edin. Bu arada suyunu kontrol edin dibini tutturmayın ;)
  5. Piştikten sonra altını kapatıp limon suyu ilave edin. Bir güzel karıştırın. Ve ılınmaya bırakın. İster ılık ister soğuk servis yapabilirsiniz..
Afiyet olsun..

5 Kasım 2007 Pazartesi

Bilgisayarım sizlere ömür...

Azimle uzun yıllardır kullanmış olduğum diz üstü bilgisayarım hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ömrünün son günlerinde artık biteceğini belirten sinyalleri verince bana yedek almamda fırsat tanıması onun ne kadar vefakar olduğunun bir göstergesi olsa da şuanda beni sene 1880 den kalma bir masa üstüne mahkum etmiştir. O nedenle rahmetli olan bilgisayarım yeniden hayata dönene kadar (her ne kadar servislere pek güvenmesemde! benim hala umudum var.. ) ya da yepyeni bir dizüstü ile dizlerim şenlenene kadar yazılarımda bir süre gecikmeler olabilir. Lütfen beni affediniz..
Blog Widget by LinkWithin