Okul hayatımız boyunca hayalimiz, okul bitince özlemimiz..
Sene 1998 , tam 9 sene olmuş oysa daha dün gibi.. İlk Üniversite ile tanışmam ve ilk dersim Fizik :) öğretmen birşeyler anlatırken ben merakla etrafıma bakıyordum. Acaba sadece ben mi yoğun duygular yaşıyordum yoksa arkadaşlarımda aynı çoşkuyu hissediyorlarmıydı?
Bir okuldaydım, karşımda bir öğretmen vardı ve ben okula forma giymeden gitmiştim Anlatılanlar çok yabancı değilse de anlatım tarzı farklıydı, elimdeki kitap, aldığım notlar tamamen farklıydı.. Öğretmenin bu ders için kaç ortalı harita metod defteri alınması gerektiğini söylemesini bekledim. Ama bununla ilgili birşey söylemedi..
Bir süre daha öğretmen anlattı biz dinledik, bir kaç arkadaş derse katıldı.. Öyle parmak kaldırmadan sanki fikir programında gibi hafifçe başıyla işaret ederek.. E ben parmak kaldırmak istemiştim oysa..
Sonra öğretmen dersimiz bitti arkadaşlar dedi ve ilk odevlerimizi verdi.. Ama tahtaya ödev diye yazmadı.. zaten daha zil de çalmamıştı ki..
Farklı bir dersin ardından, artık adının teneffüs olmadığını öğrendiğim, ilk ders arasında, tanıştım arkadaşlarımla.. Hepsi ayri dünyalardandı.. Kimisi şehir dışıdan kimisi okul yurdundan.. Kimisi kendi aracıyla gelmiş kimisi “Çakmaklı”yla.. Farklı kültürler farklı yaşam tarzları ve farklı bakış acılariyla herkesin toplandığı bir sınıfmış burası.. Ve tek bir amaç var mezun olmak...
Günler yavaş yavaş geçiyor. Artık kulaklarımda beklediğim zil sesi yerini öğretmenin “burada bitirelim arkadaşlar” demesine bırakıyor. Sonra sınavlar başlıyor. Ve artık üniversitedeki sınavların adı dahi sınav değil vize.. Sanki bir ülkeye giriş yapacağız almak zorunda olduğumuz bir belge gibi vizelerimizi alıyoruz.. Vizelerdeki başarılar bizi finale götürüyor.. Finali de başardıkmı bir senelik maratonda kırmızı ipi göğüsleyen sporcular gibi sevinç içinde naralar atıyoruz okul koridorlarında..
Bu arada yepyeni etkinlikler giriyor hayatımıza, artık eskiden olduğu gibi lastik atlamıyor, ya da teneke kutularla koridorlarda futbol oynamıyoruz.. Şimdi üniversitede tiyatro topluluğu var ve bizim oyunlarımız kendini Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde gösteriyor, ya da sevimli topluluk odamızda anılarımızı çerçeveleyip duvarlarımıza asıyoruz, akip giden senelerde bizden sonrakilere de hatıra kalsın diye.. Okadar ciddiye alıyoruz ki işimizi üniversitemizde ders olarak koydurabiliyoruz müfredata tiyatroyu ve üniversite bize mücadeleyi öğretiyor ve azmin zaferini..
Arkadaşlarla, öğretmenlerle, asistanlarla sürekli mezuniyet üzerine yapıldı konuşmalar. Misal en sık geçen diyalog iki arkadaş arasında :
- “Mezun olunca ne yapacaksın?”
- “Aman dur hele bi mezun olayımda... :)”
Seneler birbirini kovalarken hızla, bu arada hem sevinç hem hüzün göstermeye başlıyor kendini... Çünkü sene 2002.. Okulun son senesi.. Bu sene finallerde göğüsleyeceğimiz kurdela mezuniyet kurdelamız olacak bundan sonra hadi gel bir tur daha atalım diyemeyeceğiz maratonda..
Aynı iki arkadaşın muhabbetine yeniden tanık oluyorum :
- “eee mezun oldun. Şimdi?”
- .... (sessizlik)
Şimdi buruk bir acı var içimizde çünkü yıllarca beklediğimiz mezuniyet geldi, geçiyor... Ama biz onu bu kadar çabuk beklemiyorduk aslında.. Yani hazır değildik.. Ama aslında insan neye hazir ki Onun için de en güzeli nedir biliyormusunuz bırakın yaşananlar yaşandığı zamanda kalsın ve biz onları hep iyi hatırlayalım..
Şimdi dönüp baktığımda okuldayken okadar kızdığım öğretmenlerim bile ne kadar güzel görünüyorlar gözüme :) Çünkü onlar benim okul yıllarım ve iyi anılarım..... Hepinize teşekkürler yeniden, siz olmasaydınız ben şimdi buralarda olamazdım ...
Size sırayla mezuniyetten sonraki her senemi anlatmaya kalksam hepsinin içinde gizlenmiş olan okul özlemimi yakalarsınız. Ama ben bunu yapmayacagım. Hazır siz taze mezunlarken içinizdeki şevk kırılmasın.. :). Ama bana inanın en fazla bir sene sonra bir çalışma mesaisi sırasında “Haydi bu dersi kıralım” diye kendinizi dışarı atmak isteyeceksiniz.. Ve biliceksiniz ki artık kırabileceğiniz bir dersiniz olmayacak ...
Sene 2007 ve ben sanki daha dün mezun olmamışım gibi bu senenin mezunlarına konuşma yapıyorum. Ve onların gözünde nedense kendimi pek bi kıdemli hissettim şimdi :).
Hepsinin gözlerinden “Sen mezun oldun, iş buldun, hayatını kurdun, peki ya biz?” diye düşündüklerini okuyabiliyorum. Çünkü bende o sıralarda oturdum.. Ama size bir sır vereyim ;) Panik yok :) Sakin olun.. İnanın herşey kendiliğinden giriverecek yoluna ve size beraberinde sadece iyi anılar bırakacak.. Bir bakmışsınız sene 2012 olmuş ve içinizden biri şimdi benim durduğum yerde "Ah biz şöyleydik, biz böyleydik" diyecek ... Ve belki gözünde bir damla yaş belki yüreğinde bir burukluk sizin yerinizde olmak isteyecek.. Hatta daha bile eskide okulun o ilk gününde fizik dersinde...
Oysa ben daha fizik dersinin bitiş zilini duymadım ki
Zil çalmayınca bende dersler hiç bitmedi, sanki hala fizik dersindeyim...